çıktı 1

Eleştirinin üç temel kuralı Bahsi geçen yaptın ne olduğunu tahmin etmeyi denemek ister misiniz? John Keats’in ‘Endimion’u. Bu eleştirinin John Keats’i öldüren eleştiri olarak bilinmesine şaşmamalı. (Byron tüberkülozdan öldüğünü söylese de…) John Gibson’ın aynı yapıt için yazdığı eleştiriyse çok daha sert: “Keats de çiftçileri, dul kadınları ve hatta uşaklarımızı etkileyip tragedyalar yazabileceklerini düşünmeye iten psikolojik hastalığa yakalanmış anlaşılan.” Bu iki eleştiriyi kötü yapan taraflı olmaları, kötü niyetle yazılmaları, sosyal veya politik önyargılar içermeleri değil. Asıl sorun eleştirinin Aristoteles tarafından belirlenen üç temel kuralına uymamaları. Pinsky’nin ‘Altın Zorunluluk’ olarak adlandırdığı ve kitaba uyarladığı üç kural şunlar: 1. Eleştiri kitabın konusuna değinmeli. 2. Eleştiri, yazarın kitabın konusuyla ilgili neler söylediğine değinmeli. 3. Eleştiri, eleştirmenin yazarın kitabın konusuyla ilgili sözleri hakkında ne düşündüğüne değinmeli. Eleştirmenin kitaptan cümleleri alıp evirip çevirerek kullanması ikinci kuralı bıçaklayarak birinci kuralı yerine getirmesi olarak görülebilir ya da başka bir eleştirmen biri üstün körü geçip ikiyi boş verip doğrudan üçüncü kurala atlayabilir ve bazıları –Croker gibilerin yolundan gidenler- üç kurala da boş verirler. Çoğunlukla da yapılabilecek bir şey yoktur. Ama Pinsky’nin yazının sonunda belirttiği gibi en tehlikeli eleştirmen, kitabı okumadığı halde bu üç kurala uyan (uyuyormuş gibi yapan) ve kurnaz cümlelerle okuyucuyu etkisi altına alarak kendi istediği tarafa yönlendiren eleştirmendir.